Bugün sizlere bu blogu açma amacımla paralel bir misyona sahip bir oluşumu tanıtmak istiyorum: Freecyle
Ekonominin en temel önermelerinden biri; ihtiyaçların sınırsız, kaynakların kıt olduğudur. Bireysel mikroekonomimiz de bu prensipten bağımsız değil: her gün, elimizdeki para ve zamanı, istek ve ihtiyaçlarımız çerçevesinde optimum verimle yönetmeye çalışıyoruz.
Hep Amerika'da çöpe giden tonlarca ekmek varken, Afrika'da insanların açlıktan öldüğünden bahsedilir ya... Bu durumun benzerlerini şehrimizde sürekli yaşıyoruz: birileri paraları yetmediğinden tiyatroya gidemezken, bir tiyatro grubu seyirci bulamıyor ve morali kırılıyor. Birileri evlerinde kalabalık yapan masadan nasıl kurtulurum derdindeyken, birileri hangi masrafımı kıssam da evime masa alsam hesabında.
Sırf bu da değil...Bir kere kullanıp attığımız veya kullanmaya fırsat bile bulamadığımız şeylere para döküyoruz. Kredi kartlarımızın limitlerini zorlayıp, aslında henüz kazanmadığımız parayı ve gelecekte o parayla gerçekten işe yarar bir şey yapma ihtimalimizi çöpe atıyoruz.
Adeta sahip olduğumuz eşyaların değerini onlara harcadığımız para, bizim değerimizi ise sahip olduğumuz eşyalar belirliyor. Bağımsız bir birey olmamız yolunda bir araç olması gereken maddiyat, bizi tam tersine bağımlı hale getiriyor.
Mutluluk üzerine yapılan bir çok araştırma var; hepsi gösteriyor ki tüketim toplumunun vadettikleri ile gerçek hayatta yaşadıklarımız örtüşmüyor. Aylarca para biriktirip yeni araba almanın getirdiği mutluluk, kendimize arada sırada aldığımız ufak tefek hediyelerin verdiği toplam mutlulukla kıyaslanamayacak kadar küçük... 1 aylık uzun ve pahalı bir tatile çıkmak yerine, tatilimizi aralıklı küçük kaçamaklar halinde kullanırsak daha tatmin olmuş hissediyoruz. Yardıma ihtiyacı olan birine el uzattığımızda deneyimlediklerimiz, o hep peşinden koştuğumuz ayakkabıyı satın aldığımız anda hissettiklerimizden daha yoğun ve doyurucu... Çünkü, bizi mutlu eden şeyler aslında anlar ve anılar. Zamanımızı ve paramızı büyük ve şaşaalı şeyler için harcamak yerine, ufak tefek ama sık sık bizi mutlu eden şeyler yapsak ve o anın tadını çıkarsak...
Bu blogun amacı da, insanların para derdi olmadan güzel anılar sahibi olmasına yardımcı olmak. Belki daha önce hiç klasik müzik konserine gitmediniz ve o akşam boş vaktiniz de var... Konserin ücretsiz olması motivasyonunuz olacak ve daha önce hiç yaşamadığınız bir deneyimi tecrübe etme imkanı bulacaksınız. Bir sergiye gideceksiniz; hem siz iyi vakit geçireceksiniz hem sergisini ziyaret ettiğiniz ressam, eserleri daha fazla insanla buluştuğu için mutlu olacak. Bir seminere gideceksiniz ve yepyeni bir konuda bilgileneceksiniz, ufkunuz açılacak. Belki yeni hobiler edineceksiniz bu blog sayesinde, yeni insanlarla tanışacaksınız, paylaşımlarınız artacak... Daha mutlu bir insan olacaksınız belki. Ben de hiç tanımadığım bir insana zerre kadar faydam olması ihtimalini düşünüp mutlu olacağım.
Eğer bu fikirlerime katılıyor ve bu blogu faydalı buluyorsanız, lütfen Freecycle Ankara grubuna üye olun. "Birinin çöpü, başkasının hazinesidir" fikrinden yola çıkan grup; fazlalıkları ve ihtiyaçları olan insanları bir araya getiriyor. Bütün paylaşımların ücretsiz olduğu bu gruba ilan vererek, ihtiyacınız olan eşyaları talep edebilir veya evinizde artık kullanmadığınız ancak hala işgörür ve başkalarını mutlu edebilecek durumda olan eşyalarınızı insanlarla paylaşabilirsiniz. Böylece hem bireysel kaynaklarımızı hem dünyanın kaynaklarını daha verimli kullanabiliriz. Bir evde atıl duran bir masa eğer kendine yeni bir ev bulursa, hem bir masa çöpe gitmekten kurtulmuş olur hem bir ağaç gereksiz yere masa yapılmak için kesilmez...
Freecyle grubunun başka şehirlerde de oluşumları var: http://www.freecycle.org/group/TR/Turkey
Çevrenizdekileri de bundan haberdar edip, birazcık da olsa tüketim çılgınlığından başımızı kaldırmamıza yardımcı olabilirsiniz.
"Önem bakışında olsun, baktığın şeyde değil" - André Gide
No comments:
Post a Comment